Peki Hallac-ı Mansur kimdir?
Hallac-ı Mansur, tam adıyla Ebû’l-Muğîs el-Hüseyn bin Mansur el-Hallâc, 858 yılında İran’ın Fars bölgesinde doğmuş ünlü bir İslam mistiği ve sufi düşünürüdür. İslam tarihinde tasavvuf alanında önemli bir yere sahiptir ve en çok “Enel Hak” (Ben Tanrıyım) ifadesiyle tanınır.
Hallac-ı Mansur, genç yaşta dini eğitimine başlamış ve dönemin önemli alimlerinden ders almıştır. Küçük yaşta Kur’an’ı ezberlemiş ve Arapça ile İslam ilimlerinde derinlemesine bilgi sahibi olmuştur.
Genç yaşta tasavvufa yönelmiş ve ünlü sufi Şiblî ve Cüneyd-i Bağdadi gibi isimlerden etkilenmiştir. Ancak, tasavvufi düşünceleri ve özellikle “Enel Hak” sözü, zamanla İslam âlimleri arasında büyük tartışmalara yol açmıştır.
Hallac-ı Mansur’un öğretileri, daha çok vahdet-i vücut (varlık birliği) felsefesi etrafında şekillenmiştir. Bu düşünceye göre, evrende var olan her şey, tek bir varlığın, yani Allah’ın yansımasıdır. Hallacı Mansur, Allah’ın varlığının insanın iç dünyasında da hissedilebileceğine inanmış ve bunu ifade etmek için “Enel Hak” demiştir. Bu ifade, dönemin İslam otoriteleri tarafından küfür olarak değerlendirilmiştir.
Hallac-ı Mansur, tasavvufi görüşleri ve özellikle “Enel Hak” ifadesi nedeniyle büyük bir tepki çekmiştir. 922 yılında Abbasi Halifesi el-Muktedir’in emriyle tutuklanmış ve Bağdat’ta yargılanmıştır. Hallac-ı Mansur, yaptığı savunmalarda görüşlerinin tasavvufi anlamlarını açıklamaya çalışsa da, mahkeme tarafından suçlu bulunmuş ve ölüm cezasına çarptırılmıştır.
Hallac-ı Mansur, Bağdat’ta halka açık bir alanda işkenceyle öldürülmüştür. Önce kırbaçlanmış, ardından uzuvları kesilerek infaz edilmiştir. En sonunda idam edilerek cansız bedeni yakılmış ve külleri Dicle Nehri’ne atılmıştır.
Hallac-ı Mansur’un ölümü, İslam dünyasında derin izler bırakmış ve onun mistik öğretileri yüzyıllar boyunca tartışılmaya devam etmiştir. Eserleri ve düşünceleri, hem tasavvuf çevrelerinde hem de İslam düşünce tarihinde önemli bir yer tutmaktadır.